Kiklad Adalarının En Yeşili Paros

Tarihte milyonlarca insanın ölümüne neden olan bulaşıcı hastalıklar; belgesellerde, filmlerde izlediğimiz, kitaplarda okuduğumuz bir şeydi. Bizlerin de bir gün bu tip filmlerin seyircisi değil de bizzat oyuncusu olabileceği gerçeğini hiç düşünmemiştim ya da düşünmek istememiştim.

Neticede Kuş Gribi, Domuz Gribi, SARS gibi salgın hastalıklar olmuştu ama hiçbiri pandemiye dönüşmemişti. Coronavirüs bize çok uzak bir ülkede çıkmıştı. Tamam, bulaşıcıydı ve ölüm riski vardı fakat yine de bize uzaktı, buralara gelene kadar bir hal çaresi bulunurdu. Maalesef senaryo böyle gelişmedi, çare bulunamadı, uzak sandığımız ihtimal gerçek oldu ve tüm dünyalılar olarak bunu kötü bir şekilde tecrübe ettik, etmeye de devam ediyoruz.

Yaklaşık iki yıldır Atina’da yaşıyoruz; nüfusun az oluşu, önlemlerin yerinde ve zamanında alınmış olması, insanların genel olarak kurallara uyması, pandemiyi bir nebze de olsa daha sakin yaşamamıza neden oldu. Covid-19’un çaresini bulmak için bilim insanları uğraşıyor, hastalığın aşısı da tedavisi de henüz bulunabilmiş değil. Hastalıkla ilgili en net bildiğimiz şey ise ellerimizi sık sık ve uzun uzun sabunla yıkamamız gerektiği. Başlarda "aman maske takmayın" şeklindeki uyarıların yerini, şimdilerde "mutlaka maske takın" almış durumda. Sürekli değişen öneriler, belirsizlikler; bu durumun ne kadar devam edeceği, seyrinin nasıl olacağı şeklindeki soruları da beraberinde getiriyor. Bekleyip halimiz, ahvalimiz nasıl bir yola girecek hep birlikte göreceğiz.

Mayıs ayı itibariyle Yunanistan, vaka sayısı ve ölüm oranlarının düşmesiyle normalleşme sürecine girdi. Karantina kalktı, insanlar 2,5 ay sonra özlediği alışkanlıklarına, bildiği hayata yavaş yavaş geri döndü. Neredeyse tüm mekanlar belli kurallara uyulması koşuluyla açıldı. Adalara seyahatler de başladı.

Bu yazının amacı Paros Adası’nı anlatmak, Paros’a gitmek isteyenler için faydalı olacak bilgileri gezginlerle paylaşmak. Fakat o kısma bir türlü gelemediğimi şimdi yazarken fark ediyorum. Küresel bir salgını yaşarken, kısa da olsa tatile çıkmış olmak ve bu tatili yazıya dökmek farklı bir deneyim. (Sevgili okur, oldukça karamsar bir havada başlayan bu yazı birazdan begonvillere, dingin maviliklere evrilecek, hiç merak etme:))

Pandemi koşullarında tatil olur mu, olmaz mı derken bulunduğumuz ülkenin durumuna baktık, hesaplar yaptık ve Paros Adası’na gitmeye karar verdik. Paros Adası’nda sürecin başından beri hiç Covid vakası olmaması, adalara giden feribotların yarı kapasite çalışması, Yunanistan genelinde günlük vaka sayısının 15’i geçmemesi ve bazı günler hiç ölüm olmaması kararımızda etkili oldu. Normalde tatile giderken yapmadığımız, mesela kendi nevresimlerimizi ve havlularımızı yanımıza almak gibi bazı önlemleri de alıp düştük yola. Yolculuğun başında feribota girmek için sıra bekleyen insanların fazla oluşu ve sırada fiziksel mesafenin korunmuyor olması bizi biraz tedirgin etti. "Doğru mu yapıyoruz?" sorusu kafamızda belirse de feribota geçince; feribotun açık alanında oturmak, masalar arası yeterli mesafenin korunduğunu görmek endişelerimizi yeniden azalttı.

Gelelim güzeller güzeli Paros’a...

Adanın her yerine Yunanistan’da yaşamaya başlayıp, adaları gezdikçe öğrendiğim Kiklad (Cyclades) mimarisi hakim; beyaz kayrak taşlı sokaklar, beyaz çatısız evler, mavi panjurlar, renkli kapılar ve bu mimarinin sokaklarına eşlik eden arsız begonviller, saksılardaki sardunyalar... Adanın dar sokaklarında koşturan çocuklar, dinginliği bozan kuş sesleri, etrafta miskin miskin gezen kediler, tavernalardan gelen lezzetli kokular, içten gülen insanlar, bilgeliği yüzündeki çizgilerden anlaşılan yaşlı kadın ve erkekler… Paros Adası’nda sık sık içimden Orhan Veli’nin şu dizeleri geçti:

"Gün olur, başıma kadar mavi
Gün olur, başıma kadar güneş
Gün olur, deli gibi…"

Paros o kadar güzel bir ada ki bu tuhaf zamanlara dair tüm korkular, kaygılar, endişeler; mavinin ve beyazın içinde kaybolup gidiyor. Taverna, kafe, mağaza, market gibi işletme çalışanlarının maskeleri olmasa pandemi yokmuş gibi hissetmeniz mümkün. Özellikle yeme içme yerleri oldukça özenli; peçeteler, ekmekler, kaşık-çatallar genelde kapalı olarak geliyor. Her işletmenin girişinde el temizleme solüsyonları mevcut. Bu özen bize de kendimizi güvende hissettirdi diyebilirim. Ada halkı, coronavirüs ile tanışmamış olmaktan memnun, diğer yandan turistlerin gelmesini de dört gözle bekliyorlar, malum hayat kolay dönmüyor. Tüm işletmeler harıl harıl geciken sezona hazırlanıyor.

Paros şimdiye kadar gördüğüm Kiklad Adaları arasında en yeşil olan ada. Lefkes köyünün olduğu vadi, Petaloudes Kelebekler Vadisi ve üzüm bağları adayı yeşil kılan bölgeler. Ayrıca Paros adası mermeriyle de ünlü, öyle ki Atina Acropolis’inde bulunan Parthenon’un çatısı Paros Adası’ndan çıkan mermerlerle yapılmış.

Paros oldukça rüzgarlı bir ada, yazın hangi ayında giderseniz gidin yanınıza kalın bir şeyler almayı sakın ihmal etmeyin. Bu arada eksilmeyen rüzgar sayesinde adada sörf yapılabilen çok güzel plajlar mevcut. Bu bilgiyi de verdikten sonra detaylara geçebilirim.

Paros Adası Ulaşım

Paros Adası, Yunanistan’ın Ege Denizi’nde bulunan Kiklad (Cyclades) takım adalarının güney doğusunda yer alıyor. Adaya, Türkiye’den direkt uçuş ve feribot yok, fakat Atina üzerinden feribot ya da uçakla gitmek oldukça kolay.

Atina-Paros arası yolculuk feribotla 4 saat sürüyor. Paros Adası için feribot biletini Pire Limanından ya da internetten satın alabilirsiniz. Biz biletimizi "Blue Star Ferries" adlı acentadan aldık. Biletler üç-dört farklı kategoride satılıyor; standart bilet alırsanız koltuk numarası olmuyor, feribotun dış kısmında deniz havası alarak ya da iç kısımda bulunan kafelerin etrafında oturabilirsiniz. Standart bilet fiyatı kişi başı 33 euro. "Airtype Seats" kategorisinde bilet alırsanız, koltuk numaranız önceden belli oluyor. Koltuklar geniş ve oldukça rahat, fiyatı kişi başı 37 euro.

Feribot, Paros Adası'ndaki Pairika Limanına yanaşıyor. Pairika aynı zamanda adanın başkenti. Feribottan indiğinizde sizi önce mavi - beyaz bir yel değirmeni karşılıyor. Limanın hemen karşısında kafeler, araba kiralama ve tur acentaları bulunuyor. Biz tüm adayı rahatlıkla gezebilmek için "Parosdrive.com" acentasından günlüğü 20 euroya araba kiraladık. Acenta çalışanlarından Petros, güler yüzlü, ilgili biriydi bize oldukça yardımcı oldu. Siz de araba kiralamayı düşünürseniz, Petros’u bulup selamlarımızı iletin lütfen.
https://parosdrive.com 

Paros Adası Konaklama

Adanın pek çok yerinde çeşitli konaklama seçenekleri mevcut. Gece hayatı ve kalabalık seviyorsanız; Parikia ya da Naousa’da kalabilirsiniz. Daha sakin ortamlardan hoşlanıyorsanız; Aliki ya da Piso Livadi’yi tercih edebilirsiniz. Adanın ortasında bir vadide yer alan Lefkes de iyi bir seçenek olabilir. Biz Aliki’de Airbnb aracılığıyla bulduğumuz bir evde kaldık.

Paros Adasında Gezilecek Yerler

Parikia, Paros

Parikia, adanın limanı ve başkenti. Bembeyaz kayrak taşlarından oluşan tertemiz sokakları, begonvilleri, butikleri, el emeği göz nuru yapılmış ürünlerden oluşan hediyelik eşya dükkanları, kafe ve tavernaları, kiliseleri, kalesi ve güzel meydanı ile Parkia, adanın vakit geçirmesi oldukça keyifli yerlerinden biri.

Panagia Ekatontapiliani, Parikia: Panagia Ekatontapiliani yani 100 kapılı kilise, MS 326 yılında Konstantin’in annesi tarafından inşa ettirilmiş. Yunanistan’ın en eski Bizans yapıları arasında yer alan kilise, ana şapeli çevreleyen iki küçük şapel ile bir vaftizhaneden oluşuyor. Bize Ayasofya’yı anımsatan bu Bizans kilisesini, ziyaret etmenizi öneririm.

Frankish Castle, Parikia: 1200’lü yıllarda yapılan bu Frenk kalesi bembeyaz sokaklarda gezerken birden karşınıza çıkıyor. Bu harika taş işçiliğini görmeden Parikia’dan ayrılmayın.

Naoussa, Paros

Paros Adası sık sık Mykonos Adası ile karşılaştırılıyor ve bence Paros’un Mykonos’a en çok benzeyen şehri Naoussa. Deniz kenarında bulunan taverna ve kafeleri, gece kulüpleri, barları ile Naoussa hareketli ve renkli gece hayatı sevenler için uygun bir adres. Ayrıca limanda yer alan Venedik kalesi Naoussa’nın güzelliğine, güzellik katmış.

Venedik Kalesi, Naoussa: Venedikliler tarafından 15. yüzyılda inşa edilen kale, savaş zamanlarında korsan ve düşman saldırıları için gözetleme kulesi olarak kullanılmış. Venediklilerin ardından kale, önce Ruslar sonra da Osmanlılar tarafından fethedilmiş. Günümüzde kalenin küçük bir kısmı anakaraya kısa bir yolla bağlı. Geçmişte kalenin tam karşısında Venedik depoları yer alırken bugün o depoların yerini tavernalar almış.

Aliki, Paros

Parikia ve Naoussa’nın tersine oldukça sakin, şirin bir balıkçı köyü Aliki. Sahil boyunca uzanan birbirinden lezzetli deniz ürünlerinin sunulduğu tavernaları, küçük kafeleriyle görülmeye değer bir balıkçı köyü.

Lefkes, Paros

Paros Adası’nın en sevdiğimiz köyü burası oldu. Paros’un orta yerinde dağların arasında bir vadiye kurulmuş, yemyeşil bir köy Lefkes. Köyün oldukça yakınına kadar arabayla gidebiliyorsunuz fakat köy içinde araba kullanmak yasak. Köyün meydanında çok şirin bir park, küçük bir kafe, dondurmacı, nefis kokuları tüm meydanı kaplayan bir fırın, eczane ve tasarım ürünleri satan bir dükkan bulunuyor. Lefkes’in labirent gibi sokaklarından yürüyerek ulaştığınız diğer meydanında görkemli Agia Triada kilisesi bulunuyor. Doğa yürüyüşleri yapmayı seviyorsanız, Lefkes içinde 2 km ile 4 km arasında değişen dört ayrı yürüyüş rotası bulunuyor. Lefkes’ten ayrılırken adaya bir kez daha gelme şansımız olursa, bu köyde konaklayıp köyün havasını doya doya yaşama hayallleri kuruyorduk.

Paros Plajlar

Adanın görebildiğimiz tüm plajları çok güzeldi. Tertemiz, masmavi denizi, harika kumsallarıyla adanın her yerinden denize girmek mümkün. Hemen hemen tüm Yunanistan'da olduğu gibi Paros’ta da plajlar ücretsiz. Bazı plajlarda tesis yok, tesis olan plajlarda ise sadece şezlong ve şemsiye ücreti ödeniyor. Bir ağacın altına havlunuzu sererek, önünüzde uzanan masmavi denize bakarak vakit geçirmenin huzuru tarif edilemez.

Adadaki bazı plajların isimlerini sizler için yazıyorum, program yaparken belki işinize yarar: Kolimpithres, Monastri, Santa Maria, Piso Livadi, Chrisi Akti, Punda, Kalegeros, Golden Beach Surf.

Petaloudes Kelebekler Vadisi

Parikia ve Aliki arasında yer alan vadi, bitki örtüsü, kaynak suları, kelebekleriyle meşhur. Vadinin kapısına kadar gittik, fakat ziyaret edemedik. Ne yazık ki 1 Temmuz’da ziyarete açılacakmış. Doğayı seviyorsanız, Paros adasında görülecek alternatif bir yer olarak bu vadiden bahsetmeden geçmek istemediğim için yazdım.
https://www.parosbutterflies.gr 

"Şu ada senin, bu ada benim, yelkovan kuşlarının peşi sıra"

Antiparos Adası: Paros adasının hemen karşısında yer alan bu küçük ada ismini de konumundan alıyor: ‘’Antiparos’’ yani ‘’Paros’un karşısı.’’ Bu adaya sadece Paros Adası’ndan ulaşmanız mümkün. Size tavsiyem; Paros’a kadar gelmişken, Antiparos’a bir gününüzü ayırın, pişman olmayacaksınız.

Paros’taki Pounda limanından her yarım saatte bir kalkan teknelerle bu adaya ulaşmak mümkün. Ada için küçük dedim ama adadaki plajları dolaşmak isterseniz yürüyerek çok zorlanırsınız. Aracınız varsa Paros’tan araçla da Antiparos’a geçebilirsiniz. Feribotla Antiparos’a kişi başı 3,5 euro ödeyerek seyahat edebilirsiniz. Aracınızla geçmek isterseniz, araba için 6,5 euro, arabadaki kişiler için de kişi başı 1,30 euro ödüyorsunuz.

Antiparos, Paros’un küçük bir modeli gibi, yine tüm sokaklar mavi, beyaz, pembe... Oldukça şirin kafe ve tavernaları var, tüm plajları harika.

Antiparos Mağarası: Yunanistan’ın en eski mağaralarından olan bu yere tam 411 basamakla çıkılıyor. Mağarayı görmek istedik fakat yeterli vaktimiz kalmadığı için içine girmedik.
https://antiparos.gr/en/home-en.html 

Paros Adası Yeme İçme

Moraitis Winery: Paros Adası üzüm bağları ile ünlü bir ada. Adada uzun yıllardır şarapçılık yapan aileler var, işte o ailelerden birisi de Moraitis Ailesi. 1910 yılında Manolis Moraitis tarafından kurulan bu aile işletmesi, Aghioi Anargyroi sahilinde Naoussa’da yer alıyor. Dört nesildir şarapçılık yapan Moraitis Ailesinin, 10 hektarlık bağlarında yetişen üzümler, modern teknoloji ile birleşip nefis şaraplara dönüşmüş. Moraitis Winery’de şarap tadımı yapabilir, şarap mahzenlerini gezebilir, dilerseniz bu zarif ve güzel dekore edilmiş mekanda keyifli vakit geçirebilirsiniz.
http://moraitiswines.gr/en 

Tsachpinis - Ouzeri ton Nautikon: Naoussa limanda birbirinden farklı tavernalar bir avluda hizmet veriyor. Biz Tsachpinis adlı tavernaya oturduk. Fiyatlar ortalamanın biraz üstündeydi, yemekleri ise lezzetliydi.
https://goo.gl/maps/LQ81uDTj3qBm3iAC7 

Traditional Loukoumades, Naoussa: Naoussa sokaklarında dolaşırken burnumuza gelen tarçın kokusuna doğru yürüdük ve karşımıza bildiğiniz lokmacı çıktı. Bizim özellikle İzmir’den alışkın olduğumuz bu lezzetle adada karşılaşmak, uzun zamandır görmediğimiz eski bir dostla buluşmuşuz gibi mutlu etti bizi. Sade, çikolatalı, tarçınlı nefis lokmaların tadına mutlaka bakın.
https://goo.gl/maps/KtZogiTYLm5HqrcN8 

Taverna Il Balcone, Aliki: Denizin üstüne kurulmuş olan bu tavernada, Aliki’nin sakin, huzur veren manzarası eşliğinde, nefis deniz mahsulleri ve Yunan mezelerinin tadına doyamadık. Yunanistan tavernaları büyük porsiyonları ile bilinir. Fakat bu tavernadaki porsiyonlar, alışılmışın ötesinde bir büyüklükteydi. Sipariş verirken bu detayı aklınızda tutun. Servis de oldukça hızlı ve başarılıydı.
https://www.facebook.com/TobalkonitouAki 

Melinos, Aliki: Sahilde bulunan bu tavernanın fiyatları uygun. Ayrıca lezzetli meze tabakları ve özellikle nefis kalamarıyla iyi bir seçenek.

Αγιάζι Καφέ (Agiazi cafe), Lefkes: Byzantine Route’dan (Bizans Yolu) aşağıya doğru yürüdüğünüzde karşınıza büyük bir ağacın altında renkli masaları olan iki kafe çıkıyor. Başlıkta Agiazi yazıyor ama itiraf edeyim aslında ben size onun yanındaki kafeyi anlatmak istiyorum ancak adını hatırlamadığım için böyle dolaylı bir yol izliyorum. Agiazi ve adını unuttuğum kafe o heybetli ağacın gölgesini kardeşçe paylaşıyor. Oturduğumuz kafede 80 yaşlarında çok tatlı bir kadın çalışıyordu ve hazırladığı cappuccino freddonun tadı halen damağımda.

Cafe Symposium Parikia: Parikia’nın güzel sokaklarında dolaşırken küçük meydanımsı bir yerde bu kafeye denk geldik. Atıştırmalıkları, tatlıları ve kahvesi çok güzeldi. Ayrıca çalışan garson kadın, Türkçe konuştuğumuzu duyunca bizimle çok ilgilendi. Türk dizileri izleye izleye Türkçe kelimeler öğrenmiş. Özenli çalışanları, huzur veren ortamı ve lezzetli seçenekleriyle dikkat çeken bu mekana kahvaltıya da gidebilirsiniz, kahveye de.
https://goo.gl/maps/x3hMwXQUcQ58BrRR7