Çınar Ağaçları Altında Bir Şehir: Ioannina (Yanya - Ιωάννινα)
Ioannina (Yanya) gezimizi yazmaya başlamadan önce bu geziyi bizim için eşsiz kılan Lefteris Fates ve iş ortağı Hara’ya teşekkür ederiz. Lefter’in Yanya’ya dair verdiği tüm tavsiyeler harikaydı. Lefter Yanya’da yaşıyor ve çok iyi Türkçe konuşuyor. Türkiye'yi, insanlarını, özellikle İstanbul'u çok seviyor, hatta ikinci vatanı gibi hissediyor. İş ortağıyla birlikte Zagori bölgesindeki köylerde elektrikli bisikletlerle turlar organize ediyor, bizi gezdirdikleri yerler harikaydı. Yanya’ya gitmeyi, muhteşem bir doğaya sahip Zagori’de küçük gruplarla bisiklet turu yapmayı düşünürseniz kendisiyle iletişime geçmenizi gönülden tavsiye ederiz. Kendilerini instagramdan takip etmek isterseniz, instagram adresleri şöyle
https://instagram.com/bikewisegreece
Yunanistan’ın kuzeybatısında bulunan Epir bölgesinin en büyük şehri olan Ioannina (Ιωάννινα), 510 yılında Pamvotida Gölü’nün çevresine kurulmuş. Yunanca’da Yahya’nın şehri anlamına gelen Ioannina’nın Türkçe adı Yanya. Şehir 1431 yılında 2. Murat zamanında Osmanlı yönetimine girmiş ve 500 yıl boyunca Osmanlı’da kalmış. Osmanlı döneminde Balkanların önemli merkezlerinden biri olan Yanya, dönemin en ihtişamlı şehirlerinden biriymiş. Yanya’nın neredeyse her tarafında karşınıza bir Osmanlı eseri çıkıyor. Şehrin merkezinde yer alan kale ve kale içinde yer alan evler, camiler, sokaklar her şey çok tanıdık. Şehrin sokaklarında gezerken kendimizi zaman zaman Muğla’da, Safranbolu’da ya da Bursa’da geziyor gibi hissettik. Yanya ilk kurulduğu yıllardan itibaren çok kültürlü ve çok dinli bir yapıda yaşamış. Şehirde İslam etkisinin yanı sıra Hıristiyan ve Yahudi etkilerini de görmek mümkün. Bu kültürel birliktelik şehrin merkezinde, pasajlarında, sokaklarında kendisini açıkça gösteriyor. Yanya’nın bir diğer tarihi değeri ise yıllardır devam eden gümüş işçiliği. Kale içinde yer alan Silversmithing Müzesi bunun en iyi göstergesi. Kale etrafında bulunan dükkanlarda satılan telkari küpeler, yüzükler, kolyeler Mardin’deki telkarileri dükkanlarını aratmıyor.
Tüm şehri kaplayan çınar ağaçları, gölün ortasında bulunan küçük adası, müzeleri, kalesi ve Yanya’ya bir saatlik mesafede bulunan Zagori Dağlık Bölgesi ile Yanya çok büyüleyici bir şehir. İmkan yaratıp Yanya’yı görmenizi çok tavsiye ederiz.
Yanya Ulaşım
Yanya’ya Selanik veya Atina’dan uçakla gelebilirsiniz. Maalesef Türkiye’den Yanya’ya uçuş yok fakat direkt otobüs var. İstanbul’dan otobüsle 10 saatte Yanya’ya ulaşmanız mümkün. 10 saatlik araba yolculuğu uzun ve yorucu geliyorsa uçakla Selanik’e gidip oradan araçla 2,5 saat sürecek bir yolculuk yaparak Yanya’ya ulaşmanız da mümkün.
Yanya Konaklama
Şehirde ve Zagori bölgesindeki köylerde çeşitli konaklama seçenekleri mevcut. Biz Yanya Kalesi’ne yürüme mesafesinde Airbnb aracılığıyla bulduğumuz bir evde kaldık. Evin konumu, mutfağı, temizliği, fiyatı çok iyiydi.
Yanya Gezilecek Yerler
Yanya Kalesi (Κάστρο Ιωαννίνων)
Yanya kalesi şehrin güneydoğu kesiminde, Pamvotis Gölü üzerinde kayalık bir yarımada da yer alıyor. Kale MS. 528'de Bizans İmparatoru Justinian tarafından yaptırılmış. Kalenin bugünkü görünümü içinde Bizans kalıntılarının da olduğu Tepedelenli Ali Paşa'nın hükümdarlığı dönemine ait. Ali Paşa, 19. yüzyılın başlarında surları yeniden inşa etmiş ve inşa çalışmaları 1815 yılına kadar sürmüş.
Kalenin kuzey ve güney doğusunda iki akropol bulunuyor. Kuzeydoğudaki akropolde bugün etnografya müzesi olarak kullanılan Aslan Paşa Camii var. Güneydoğuda bulunan akropole "İç Kale" (Its Kale) deniyor. İç Kale’de; Fethiye Camii, Bizans Müzesi ve Ali Paşa’nın türbesi yer alıyor. Yine İç Kale’de tsipuro, uzo ya da kahve içebileceğiniz çok güzel bir de kafe bulunuyor. Anlayacağınız Yanya Kalesi; evleri, sokakları, müzeleri, hamamları, camileri, göl manzarası ile şehir merkezinde en çok vakit geçireceğiniz yerlerden biri.
Gümüş Sanatları Müzesi (Silversmithing Museum): Müze kale içinde güneydoğu akropolün (İç Kale) batı ucunda bulunuyor. Uç kısmındaki hisarın iki seviyesi ve aynı zamanda bitişiğinde bulunan eski mutfak binasını kapsayan yapı çok etkileyici. Müze Yunanistan’ın büyük bankalarından biri olan Piraeus Bankası Vakfı tarafından kurulmuş. Müzede 18. yüzyıldan 20. yüzyıla kadar Epirus bölgesinde kullanılan gümüş eşyalar koleksiyonu sergileniyor. Müze aynı zamanda gümüş işçiliği sanatının tarihine odaklanıyor. Silversmithing Museum pandemi döneminde ilk gezdiğimiz müze olduğu için bizim kişisel tarihimizde tatlı bir yere sahip :) Müze girişi kişi başı 4 euro.
Pomvotida Gölü (Λίμνη Παμβώτιδα)
Yanya’nın ortasında yer alan bu gölü, gölün bende yarattığı duyguları tasvir etmek öyle zor ki… Şair ya da romancı olsaydım belki gölün havasını, oluşturduğu atmosferi size biraz olsun hissettirmeyi başarabilirdim fakat değilim ve siz benim klişe cümlelerimle idare edeceksiniz ya da daha iyisi Yanya’ya gidip gölü kendiniz göreceksiniz :)
İç kale tarafındaki yarımadada gölün etrafı asırlık çınar ağaçlarıyla dolu. Aslında sadece göl etrafında değil, şehrin pek çok yerinde çınar ağaçları var. Çınar dalları sokakları, caddeleri kaplıyor ve zaman zaman gökyüzünü göremediğiniz oluyor. Osmanlı’nın işgal ettiği şehirlere hediye olarak çınar ağaçları diktiği söyleniyor ama bu ne kadar doğru bilmiyoruz şehrin hiçbir yerinde de buna dair bir bilgilendirme bulunmuyor. Üzücü bir bilgi ise bu görkemli çınarların bir hastalık kaptığı ve bu yüzden pek çoğunun ölmekte olduğu. Bu beni o kadar üzdü ki gidip hepsine tek tek sarılmak, şifa dilemek geldi içimden. Umarım bu kadim çınarları kurtarmanın bir yolu bulunur. Gölün etrafında kavak ve söğüt ağaçları da var. Dağın gölgesinde ağaçların ve gölün yeşili buluşuyor… Ortaya çıkan manzara eşsiz. Bu arada gölün etrafında pek çok kafe, bar, taverna, çocuk parkı, bisiklet ve yürüyüş yolları mevcut. Yanya’da yaşıyor olsam muhtemelen göl çevresini kendime mesken edenirdim.
Pomvotida Gölü’nün acıklı da bir hikayesi var. Tepedelenli Ali Paşa’nın Kyra Frosyni adında evli ve iki çocuk sahibi bir kadını, aşkına karşılık vermediği için fahişe ilan edip ardından 17 kadınla birlikte öldürdüğü ve gölün derinliklerine attığı söyleniyor. Ben gölü bu hikayeyle anmayı reddetsem de anlatılan hikaye bu şekilde.
"Ada, gölün kuzeybatı kesiminde, Amfithea yerleşiminin karşısında yer almaktadır. 200 dönümlük bir alanı kaplar ve maksimum yükseklik deniz seviyesinden 520 metre veya göl yüzeyinden 59 metre yüksekliktedir. Maksimum uzunluğu 800 metre ve genişliği 500 metredir. Adanın batı tarafı bataklık, geri kalanı ise kayalık ve çoğunlukla ormanlıktır."
Adada az da olsa yerleşik bir yaşam var. Buna rağmen adaya bir isim verilmemiş, Yanya Adası olarak biliniyor. Adaya Yanya’dan Mavili Meydan (Μαβίλη) önünden kalkan küçük teknelerle ulaşım sağlanıyor. Tekneler Yanya ve ada arasında sürekli çalışıyor, tekne ücreti kişi başı 2 euro. Yanya Adası gölün ortasında yemyeşil çok şirin bir ada. Adanın en ilginç özelliği ise tavernalarında kurbağa bacağı, yılan balığı gibi ürünlerin bulunması. Yunanistan’da bu tip şeyleri yiyebileceğiniz tek yer bu ada olabilir. Adada ilgimizi çeken bir diğer şeyse dükkan ve taverna sahiplerinin bizi durdurup içeri girmemiz için ısrar etmesiydi. Türkiye’den alışık olduğumuz fakat Yunanistan’da nadiren rastladığımız bu durum rahatsız ediciydi.
Ali Paşa Müzesi (Μουσείο Αλή Πασα και Επαναστατικής Περιόδου)
Yanya Adasında yer alan müze aynı zamanda Ali Paşa’nın öldürüldüğü yer. Tepedelenli Ali Paşa Osmanlı döneminde Yanya valisiymiş dolayısıyla şehirdeki etkisi büyük. Müzede Ali Paşa’ya ait ünlü altın kaplama tüfek, nargile, Kyra-Vassiliki'nin gerçek ipek elbisesi sergileniyor. Müzenin çevresinde bulunan Theophanes ve Nektarios gibi geçmişte yaşamış kutsal keşişlerin yaşadığı mağaraları da ziyaret edebilirsiniz. Müzenin bana göre en güzel yeri bahçesi; bahçede 700 yıllık heybetli bir çınar ağacı gölgesinde gölü izleyip vakit geçirebilirsiniz. Müzenin giriş ücreti kişi başı 4 euro.
Perama Mağarası (Σπήλαιον Περάματος)
Perama, Yanya merkezinden yaklaşık 4 km kuzeyde Pamvotida Gölü’nün kuzey ucunda yer alan küçük bir kasaba. Kasabanın tek özelliği kendisiyle aynı isimde anılan Perama Mağarası. Mağara İkinci Dünya Savaşı sırasında (1940) kendilerini hava saldırılarından korumak için Goritsa tepesinin çukurlarına saklanan köylüler tarafından bulunmuş. Mağara yaklaşık 1.500.000 yıllık bir yeraltı nehir yatağının parçası. Mağaranın yüzölçümü 14.800 metre kare olup girişten çıkışa kadar olan yükseklik farkı yaklaşık 25 metre. Mağarayı rehber eşliğinde yaklaşık 45 dakika süren bir turla gezdik. Mağara içindeki sıcaklık 18 derece yanınıza mutlaka hırka gibi bir şey almanızı öneririm. Mağara içinde bir kilometreden fazla yürüyorsunuz ve çıkış için oldukça fazla merdiven çıkmanız gerekiyor. Mağara içindeki sarkıt ve dikitlerin oluşturduğu şekiller gerçekten çok ilginç aynı zamanda mağarada soyu tükenmiş bir ayı olan (Ursus spelaeus) fosilleri bulunuyor. Mağara çıkışında yorgunluk atacağınız göl manzaralı güzel bir kafe var. Perama Mağarası giriş ücreti kişi başı 8 euro.
Tomaros Dağı’nın eteklerinde kurulan antik kent Zeus’a adanmış. MÖ 3. yüzyılda inşa edilen Dodoni Antik Tiyatro 18 bin oturma kapasitesi ile Yunanistan’ın en büyük antik tiyatrolarından biri. Tanrı Zeus’a ithaf edilen antik tiyatro Roma döneminde vahşi hayvan dövüşlerine ev sahipliği yapan bir arenaya dönüştürülmüş. Antik tiyatroda yenileme çalışmaları halen devam ediyor. Çok güzel bir doğanın içinde yer alan Dodoni’yi açıkçası bakımsız bulduk, etrafa atılan çöpler, restorasyonun yarattığı dağınıklık çevrede özensiz bir hava yaratıyor. Dodoni Antik Kenti’nin 8 euro olan giriş ücreti de bize fazla geldi.
Yanya Saat Kulesi (Το Ρολόι των Ιωαννίνων): Yanya’nın modern alışveriş caddesi Averof üzerinde yer alan saat kulesi Sultan Abdülhamit Han için yaptırılmış. Saat kulesinin hemen arkasında yer alan Belediye Parkı’nda zaman geçirmeyi ihmal etmeyin. Park göle ve Yanya’ya yukarıdan bakıyor tahmin edeceğiniz üzere manzara nefis.
Yanya’ya 50 km. uzaklıkta Pindus dağları üzerinde yer alan Metsovo şirin bir kasaba. Biz Yanya’ya çok yakın mesafede yer aldığı için ziyaret etmek istedik fakat Metsovo aslında kış aylarında kayak pisti, şarabı, isli peyniri ve ızgara et tavernaları ile turist çeken bir kasaba.
Zagori (Ζαγόρι) ve Zagori Köyleri (ζαγοροχωρια)
Zagori (Ζαγόρι): Yanya’nın kuzeybatısında yer alan Zagori, Yanya’ya sadece bir saatlik mesafede. Zagori, dağın arkasında kalan yer demekmiş. Zagori’nın güneyinde Mitsikeli Dağı, kuzeyinde Aoos nehri, Doğusunda Lygos dağları ve batısında Tymfi sıradağları bulunuyor. Zagori orta, batı ve doğu olmak üzere üç bölgeye ayrılıyor.
Bölge Osmanlı dönemi boyunca özerk bir yapıya sahip olmuş ve vergi muafiyetiyle ayrıcalıklı bir statüye sahip olmuş. Bu ayrıcalıklar Zagori’de ticaretin ve ekonominin gelişmesini dolayısıyla köylerin kalkınmasını sağlamış. 18. ve 19. yüzyıldan kalma köyleri, kemerli taş köprüleri, taş sokakları, nehirleri, yaklaşık 1 km derinliğinde olan muhteşem Vikos Vadisi, yöreye has lezzetleriyle Zagori geçmişte olduğu gibi kültürel zenginliklerini ve ihtişamını hala korumaya devam ediyor.
Yunanistan’ın iki büyük su markası Zagori (ζαγορι) ve Vikos (Βίκος) suları, Zagori bölgesindeki kaynaklardan geliyor.
Zagori Köyleri (ζαγοροχωρια): Zagori’de 46 köy bulunuyor. Bloğu takip edenler Pelion/Pilio köylerine ne kadar hayran olduğumuzu bilir. Pelion köylerinden daha etkileyici köylerin olabileceğini hiç düşünmezdik fakat Zagori köylerini görünce böyle düşünmenin ne kadar yanıltıcı olabileceğini benzer özellikleri olsa da her dağın her köyün kendine has bir hikayesi ve aurası olduğunu anladık. Nazım’ın da dediği gibi "En güzel deniz henüz gidilmemiş olandır"
18. ve 19. yüzyıldan kalma tüm köylerin bir meydanı var. Meydanlarda asırlık çınar ağaçları, kilise, çeşme ve tavernalar bulunuyor. Ahşap ve taşın hakim olduğu geleneksel evler doğayla eşsiz bir uyum içinde. Bu harika köyler, ormanlar, yemyeşil vadilerle çevrili dağlarda yer alıyor. Lefter’in mihmandarlığında gezdiğimiz tüm köyler halen rüyalarıma giriyor. İlk fırsatta tekrar gidip o havayı solumamız şart. Köylerde yaz aylarında bisiklet, yürüyüş, rafting gibi aktiviteler yapılıyor. Köyler kış aylarında da özellikle yılbaşı periyodunda turistlerin ilgisini çekiyor.
Zagori Köylerinden bazıları: Papingo, Mikro Papingo, Monodendri, Vitsa, Vikos, Aristi, Ano Pedina, Kipi, Dilofo, Aspraggeloi, Kapesovo.
Monodendri Köyü: Yanya'nın 39 km. kuzey batısında yer alan köyün, denizden yüksekliği 1.060 metre. Köyün önemi Vikos Boğazı'na giden yolun üstünde olması. Diğer köylerle kıyaslandığında bize göre daha sönük kalan bir köy Monodendri.
Vikos George (Φαράγγι του Βίκου): Vikos Gorge veya Vikos Gap, Yunanistan'ın kuzeybatı kesiminde Epirus'un dağlık bölgesinde yer alır ve son derece muhteşem bir vadi. Vikos Boğazı'nın son derece dik duvarları, çeşitli yerlerde 1.040 metre yüksekliğe çıkarak bu eşsiz doğa olgusunun nefes kesici manzaralarını sunuyor. Voidomatis Nehri ise Boğaz'dan geçiyor ve sunduğu manzara Boğaz’ın başkaca yerlerinde olduğu gibi enfes.
1973'te kurulmuş olan Vikos-Aoos Milli Parkı 126 kilometrekarelik bir alana yayılıyor. Vikos Gorge, Tymfi Dağı, Aoos Nehri ve bazı Zagorya köylerinden oluşuyor. Vikos-Aoos Ulusal Park Sistemi tarafından korunan ayılar, geyikler, tilkiler ve kuşlar gibi nadir bulunan flora ve fauna türlerine sahip.
Pindus Dağları'nın bir parçası olan Vikos Kanyonu Tymfi Dağı'nın güney yamaçlarında yer alıyor. Son derece dik kayalıkları, çeşitli yerlerde bin metrenin üzerine çıkıyor. Bu vadi, dünyanın "genişliğine göre en derin" vadisi olarak Guinness Rekorlar Kitabı'na girmiş. Zagori’de kanyonu en güzel şekilde görebileceğiniz yer ise Oxia.
Oxia Manzara tepesi(Θέση Οξυά)
Monodendri Köyünden yaklaşık 4-5 km daha devam ederek büyüleyici Vikos Vadisi’ni izleyeceğiniz en güzel nokta olan Oxia’ya ulaşırsınız. Kanyonun derinliğine, güneşin kanyona yansımasına, o sık ormana, engin dağlara bakmanın üzerimizde yarattığı özgürlük hissini tarif etmek zor.
Bu arada Monodendri’den Oxia’ya varmadan yol üstünde bulunan Stone Frorest (Πέτρινο Δάσος) yani taş ormanı kaçırmayın. Çok değişik ve güzel taş oluşumları var.
Aristi: Batı Zagori’de bulunan Aristi Köyü Megalo ve Mikro Papingo köylerine giden bir kavşak üzerinde. Köy meydanında etkileyici bir Meryem Ana kilisesi mevcut. Aristi’ye çok yakın mesafede yer alan Voidomatis Nehri, köyün popülerliğini artıran nedenlerden biri.
Nehir Avrupa’nın en temiz suyu kabul ediliyor. Buz gibi tertemiz sulara sahip Voidomatis Nehri üzerinde güzel bir de taş köprü bulunuyor. Voidomatis’de rafting gibi su sporları yapılabiliyor. Buz gibi tertemiz sularda yüzmeyi seviyorsunuz Voidomatis Nehri’ni de çok seveceksiniz.
Yanya’nın 52 km kuzeyinde Tymfi Dağı'nın en yüksek zirvelerinden biri olan Astraka'da yer alan köy Zagori’nin en güzel köylerinden biri olarak kabul ediliyor. Köye giden yol bol virajlı ve zor bir yol fakat yol boyunca manzara harika. Köyün evleri, meydanı, tavernaları, kafeleri çok güzel. Megalo Papingo’dan 3 km daha ilerlediğinizde Mikro Papingo’ya ulaşıyorsunuz. Adından da anlaşılacağı üzere burası çok daha küçük bir köy. Mikro Papingo dağın dik yamaçlarında adeta amfi tiyatro şeklinde inşa edilmiş buradan Megalo Papingo’ya bakmak çok keyifli.
Papingo Rock Pools (Κολυμπήθρες)
Megalo ve Mikro Papingo köyleri arasında kısa bir yürüyüş mesafesinde yer alır. Tymfi dağından aşağı inerken Rogovo deresinin akan suyu nedeniyle kireç kaya yatağının aşınmasıyla oluşan doğal havuzlar tam bir doğa harikası.
Yanya ve Zagori Yeme İçme Önerileri
Yanya ve Zagori’nin milli içkisi 'çipuro'dur (τσίπουρο) diyebiliriz. Tavernalarda masada uzo görmek zordur. Kasopita-alevropita-turopita gibi değişik isimleri olan peynirli pidesi, bougatsa (μπουγάτσα) dedikleri kremalı, pudra şekerli börekleri, Metsovone (μετσοβόνε) isli peynirleri çok lezzetlidir. Yanya’ya gittiğinizde bunların tadına bakmadan dönmeyin.
Yanya şehir merkezinde kale ve göl çevresinde pek çok yeme içme mekanı var. Ayrıca tarihi pasajlarda bulunan taverna ve barlara da gitmenizi öneririz.
Lefter’in bize önerdiği bazı taverna önerileri şöyle:
Stoa Louli (Στοα λουλη): Aynı isimli tarihi pasaj içindeki mekanın yemekleri çok başarılı olmasa da pasajın atmosferini solumak için mutlaka gidilmesi gereken bir taverna.
No Ties: Daha çok İtalyan mutfağı ağırlıklı tavernanın bulunduğu sokak, dekorasyonu ve servisi güzeldi.
Serifos (ΣΕΙΡΙΟΣ): Güzel bir bahçe içinde Yunan yemeklerini biraz modern bir tarzda sunan tavernanın yemekleri güzeldi fakat biraz pahalıydı.
Yanya Şehrinin gece hayatı da oldukça hareketli. Skala Bar gecenin geç saatlerine kadar açık ve harika kokteylleri var. Yine tarihi bir pasaj içinde yer alan Route 66 ve Montaj hem dekorasyonları hem de servisiyle gidilmesi gereken barlar arasında.
Astra Taverna: Zagorihoria’da Megalo Papinga köyündeki tavernanın yemekleri oldukça başarılı.
Dilofo köyünde yer alan Takis’in yeri, yemeklerini ve atmosferini en çok sevdiğimiz taverna oldu. Kendi yaptıkları ekmekleri ve Takis’in özel salatası çok lezzetliydi. Lithos’ta yediğimiz yemeklerin tadı hala damağımda.