Kastoria - Meteora

Kastoria

Kendi arabamızla yine 1 saatte Nymfaio’dan, Kastoria’ya ulaştık. Kastoria, Orestiada Gölü’nün kenarında, Batı Makedonya’nın en eski kasabalarından biri. Kasaba Türkler tarafından Kesriye olarak isimlendirilmiş. Kasabaya girer girmez pek çok kürk dükkanı görmek ilgimizi çekti, biraz araştırdıktan sonra öğrendik ki bu küçük kasaba kürk mont ve başka kürk ürünleriyle sadece Yunanistan’da değil Avrupa’da da meşhurmuş. İçimden kürk dükkanlarının üstüne "Kürke hayır" yazmak geçmedi değil.

Kasabada Bizans ve Osmanlı döneminden kalma kilise, cami ve manastırları görebilirsiniz. Folklore Museum ve Cave of the Dragon’a gitmemizi önerdiler fakat biz müze gezecek şekilde organize olmamıştık. Kasabanın sokaklarında gezmeyi ve göl kenarında yürüyüş yapmayı tercih ettik. Gölün kenarında çok güzel kafe ve tavernalar vardı. Biz yemeğimizi Gramofono adlı tavernada yedik. Hem klasik Yunan meze ve yemekleri hem de alternatif lezzetler vardı. Tavernanın sahibi aynı zamanda baş aşçı. Bize yemekleri tek tek anlattı ve önerdiği yemeklerin hepsi oldukça lezzetliydi. 

Fiyat ve konum olarak uygun olan Keletron Otel’de kaldık. Temizlik ve konfor arıyorsanız oteli pek tavsiye etmeyiz. Biz bir gece kaldığımız için sorun olmadı.

Meteora

Kastoria’dan 2 saat süren araba yolculuğu ile Meteora’ya vardık. Meteora, Yunanistan’ın orta kısmında, Trilaka şehrinin kuzey batısında, Kalambaka ve Kastraki adında iki köyden oluşan küçük bir şehir. Dik kayaların üzerine yapılmış tarihi manastırlarıyla meşhur olan Meteora, UNESCO Dünya Mirası listesinde yer alıyor. Meteora’ya Atina’dan tren ya da otobüsle de gidebilirsiniz. Bildiğim kadarıyla Game of Thrones'un bazı sahneleri burada çekilmiş.

Biz 22-23 Mayıs’ta Meteora’daydık. Hava akşamları oldukça serin, gündüz ise sıcaktı. Konaklama için pek çok alternatif var. Biz "Meteora Garden" kamp alanında kaldık. Geniş bir bahçe içinde yer alan Meteora Garden’da dilerseniz çadırda, dilerseniz odada kalabilirsiniz. Bir diğer seçenek de içinde mutfak da olan müstakil bir evde kalmak. Biz 4 yetişkin ve bir çocuk gecelik 80 Euro vererek evde kalmayı tercih ettik. Evin içinde büyükçe bir mutfak, 2 yatak odası, klima ve banyo vardı. Yemyeşil bahçesinden, Meteora’nın dik kayalıklarını görmeniz mümkün. Meteora Garden’ı çok sevdik, tek dezavantajı kaldığımız ev yola yakın olduğu için gelen araba sesiydi. 

Manastırlar, kendini tanrıya, ibadete adamak isteyen dindar kişiler tarafından 11. yüzyılda kurulmuş. Daha sonra 14. yüzyılda "Megalo Meteoron" denilen Büyük Meteora manastırı yapılmış ve tüm manastırlar "havada asılı" anlamına gelen "Meteora" ismiyle anılmaya başlanmış. O dönemlerde Meteora 24 manastırdan oluşuyormuş. Çeşitli savaşların sonunda manastırların çoğu harabeye dönmüş şu an faaliyette olan sadece 6 manastır var. Aziz Stephen ve Roussanou Manastırları rahibeler tarafından, geri kalan dört manastır ise rahipler, keşişler tarafından yönetiliyor.

Her bir Manastırın ziyaret saatleri ve günleri farklı. Bunları kontrol etmeden yola çıkmamanızı öneririm. Meteora’ya, Kalampaka’dan otobüsler kalkıyor. Otobüs saatlerini oraya gittiğinizde kontrol etmeniz iyi olur çünkü dönemlere göre saatler değişebiliyor. Taksiyle de ulaşım mevcut. Taksi, Kalampaka’dan 10 euro karşılığında Meteora’ya götürüyor. Arabayla da gitseniz, otobüsle de gitseniz manastırların içine ulaşmak için merdiven çıkmanız, yokuş tırmanmanız, yol yürümeniz gerekiyor. Manastıra vardığınızda göreceğiniz manzara, yorgunluğunuza değiyor. Yanınıza şapka, gözlük, su, belki küçük bir sandviç alın derim. Tüm manastırları gezecek vaktiniz ya da enerjiniz yoksa en azından Büyük Meteora Manastırı ve sadece rahibelerin olduğu Roussanou Manastırı’nı görmeden dönmeyin. Bu iki manastırın giriş ücreti kişi başı 3 euro.