Mardin

Ulaşım

Biz, Diyarbakır'da konaklayarak 1 gün Mardin, 1 gün Batman Hasankeyf, 1 gün de Diyarbakır olmak üzere 3 günlük bir gezi planladık. Diyarbakır'dan Mardin yaklaşık 1 saat mesafede. Batman ve Mardin’e de havayoluyla ulaşım mümkün olduğundan, üç günlük güzergahın gidiş ve dönüşünü farklı illerden yapabilirsiniz.

Deyrulzafaran Manastırı

Deyrulzafaran Manastırı, Mardin'in çıkışında cezaevini geçtikten sonra sola dönünce, Eski Kale denilen mevkide bulunan bir Süryani Manastırı. Giriş ücreti: öğrenci 2 TL, tam 3 TL. Girişte verdiğiniz ücretler emin olun manastırın restorasyonuna harcanıyor. Manastırın her yerini gezmenize izin verilmiyor. Tepede girişteki dürbünle izleyebileceğiniz manastırlar bulunuyor. Buralarda rahipler inzivaya çekiliyorlarmış. Bu manastır M.S. 5. yüzyılda inşa edilmiş. Manastırın temelini Hristiyanlık öncesine ait olan eski bir güneş tapınağı oluşturuyor. Doğuya açılan bir penceresi bulunan bu tapınağın en önemli özelliği mimari yapısı. Tavan mimarisinde harç, kireç, çimento gibi maddeler kullanılmadan özel bir teknik ve kilit taş sistemi denilen bir sistem kullanılmış. Manastırı size gezdirecek olan rehberler size konu hakkında detaylı bilgi verecektir. Manastır içinde bir bölümde dini liderler için yapılmış bir mezar odası bulunuyor. En yakın zamana ait mezar 1969 yılına ait. Mezarların ilginç yanı, ölülerin yatay değil oturur vaziyette ve yüzleri doğuya bakacak şekilde gömülmeleri.

Manastır 1740-1860 yılları arasında onarım görmüş. Onarım sırasında kullanılan harcın içine safran çiçeği konmuş. Fakat onarımdan sonra bu çiçekten kaynaklı olarak manastırın duvarlarında renk farklılıkları oluşmuş. Bu renk farklılığını önlemek için daha sonra tüm cepheler safran çiçeği ile yıkanmış. Sonradan halk arasında buraya Deyrulzafaran denmiş. ‘Deyrul’ Arapça ve Süryanice'de manastır anlamına gelirmiş. ‘Zafaran’ ise safran bitkisinin eski Türkçesiymiş. Böylece safran manastırı anlamında Deyrulzafaran kullanılmaya başlanmış. Manastırın içinde 100 bin kibrit çöpünden yapılmış bir manastır maketi de bulunuyor. Ortalama 40 kişilik bir grubun yaşadığı manastırda bulunan çan kulesi günde 3 kez çalıyor. Bu 3 kez haricinde çan çalarsa bir problem var anlamına geliyor.

Şehirde Gezilecek Yerler

Şehrin merkezinde bulunan büyük açık otoparkın hemen yanında Mardin Müzesi yer alıyor. Müzede M.Ö. 4000'den, M.Ö. 7. yüzyıla kadar olan döneme ait eserler bulunuyor. Arkeolojik salonlarda Eski Tunç, Asur, Urartu, Grek, Pers, Hellenistik, Roma, Bizans, Büyük Selçuklu, Artuklular ve Osmanlı devirlerine ait tabletler, silindir ve damga mühürler, kült kapları, figürinler, metalden bızlar, takılar, altın, gümüş ve bakır sikkeler, gözyaşı şişeleri ve kandiller sergileniyor. Yine Mardin ara sokaklarında karşınıza çıkan İsmail Efendi Evi'ni ziyaret edebilirsiniz. Postanenin yanında bulunan Sahtana Ailesi Evi’ne çıkarak Mardin ovasının uçsuz bucaksız manzarasını seyredebilirsiniz. Postanenin tam karşısında bulunan çay bahçelerinde, çayınızı yine bu ova manzarası eşliğinde içebilirsiniz. Bu çay bahçelerinin yanındaki cami ise Ulu Cami.

Mardin'de herhangi bir restoranda yemek yerken ayran isterseniz ayranı size çorba kasesinde getiriyorlar ve içmek için bir de kepçe veriyorlar. Mardin sokaklarında gezerken el işi oyma bakırcılara rastlayacaksınız. Burada çok güzel bakır tepsiler, kahve fincanı kapları ve ehlikeyifler bulunuyor. Ayrıca şehirden, ev yapımı Süryani Şarapları da alabilirsiniz. Mardin’e özgü bir kahve olan mırranın tadına bakmadan dönmeyin. Kulpsuz fincanlarla içilen mırra birkaç kez süzülerek farklı aşamalarla pişirilen acı bir çeşit kahve. Kendine özgü bir cezvede ve geleneksel olarak közün üzerinde pişiriliyor. Fincana oldukça az miktar konularak içilmesine rağmen kahveden çok daha güçlü bir tada ve etkiye sahip. Mardin Ovası’na gündüz baktığınızda uçsuz bucaksız gördüğünüz toprak, gece yer yer ışıkların parıldadığı sonsuz bir karanlığa dönüşüyor. Mardin’de yaşayanlar bu farkı tanımlamak için “Gece gerdanlık, gündüz mezarlık” diyorlar. Mardin’in taşevlerinin yanı sıra en önemli dokularından biri sokakları birbirine bağlayan geçitlerdir. Eskiden evlerin altından giden ve ‘Abbara’ adı verilen bu geçitlerin bir kısmını hala görmek mümkün. Son olarak Mardin Ovası'nı çayınızı içerken izliyorsanız büyük ihtimalle ovanın üstünde süzülen uçurtmaları da göreceksiniz.